5aVDar5. 359/b sahte belge düzenlemek Sayın üyeler ; Sayın Savcı dan gelen iddianame yi yazıyorum ve sizlerin bilgilerinizi bekliyorum Şüphelinin yüksek matrahlı KDV beyannamesi vermesine ragmen cüzi miktarda ödenecek KDV vergisi beyan ettigi ayrıca beyan ettigi vergileri ödemedigi işyerinde işçi çalıştırdıgı işçilerin gelir stopajını ödemedigi tahakkuk eden vergileri ödemedigi mal ve hizmet aldıgı firma ve şirketlerin sahte belge düzenlemekten dolayı haklarında vergi teknik raporları oldugundan şüphelinin sahte belge düzenlemiş oldugunun anlaşıldıgı Böylece şüphelinin 213 sayılı vergi usul kanunun 359/b maddesinde belirtilen sahte belge düzenlemek suretiyle vergi kaçakçılıgı sucunu işlemiş sayan hükme aykırı davranarak şüphelinin 213 sayılı vergi usul kanununa muhalefet ettigi anlaşılmış olmakta şüpheli hakkında düzenlenen iddianamenin kabuluyle hakkındaki kavusturmanın acılarak yukarıda belirtilen sevk maddeleri geregince cezalandırılmasına.... Yukarıda yazdıgım konudan ceza alırmıyım 359/b yi biraz araştırdım 3 ila 5 yıl arası hapis cezası varmış verdigim ifadem de aşagıda belirtiyorum sizlerden gerekli yardımları bekliyorum İddianamedeki suçlamalardan dolayı ruh saglıgım bozuldu kullandıgım ilaçlar konuşmamı ve ifade vermeme engel teşkil etmektedir konuşmamda zorluk çekiyorum Nisan ve Mayıs aylarında ....... Devlet hastanesinde yatarak tedavi gördüm şu an hala ayakta ilaç tedavisi görmekteyim raporlarımı ekte mahkeme ye sundum Suçlamaları kabul etmiyorum adı geçen firmaların sahte belge düzenlendiklerine ilişkin bilgimm yok ben ticaret ve ithalat yapan bir firmayım istanbul da ve fuarlara katıldım bunlarla alakalı da evraklarımı mahkeme ye sundum hatta bu firmalara çek ödemelerimin makbuzlarını da mahkemeye sundum Ticaret hayatında vermiş oldugumuz hizmet malzeme ürünlerin karşılıgını alamadıgımızda oldu bunlarda bizim ödeme ve nakit akışımızı etkiledi gelen ödemeleri mecburen malzeme ve ürün aldıgımız yerlere ödeme yaptıgımız için Sgk ve Vergi borçlarımızı ödüyemedik yorumlarınızı ve yardımlarınızı bekliyorum saygılarımla Hukuki NET Güncel Haber 04-01-2015 024052 Nedir? Cevap 359/b sahte belge düzenlemek Cevap 359/b sahte belge düzenlemek konu günceldir lütfen yorumlarınızı bekliyorum Cevap 359/b sahte belge düzenlemek Öncelikle herkese merhaba, Ben de bir süredir,bu saçma sapan vergi incelemesi ile yılında bir zamanda şirketimizi büyüttük Doğalgaz taahhüt işi yapıyorduk evlere doğalgaz tesisatı yapıp gaz işlemlerini zaman da okul binaları,toplu konutların tesisat işlerini bir okul işi yaparken bir elektrik tesisat işi vardı tanıdığımız bir arkadaşımıza işi pasladık ancak kendisinin firması olmadığından işi bizim firmamız üzerinden yapmasına da göz bu elektrik işi yapılırken yüklü miktarda bir elektrik kablosu ihtiyacı oldu ve biz kabloyu bir tanıdığın tavsiye ettiği firmadan çok da uygun bir bedel ile satın aldık ve işi yaptığımız yere fatura ederek sattık. tl .Tüm bu olaylar 2009 yılında oldu ve malın satın alınması ve satılması işleri 2009 ağustos ayında arada biz şirketimizi 2012 yılında kapanış vermeden işlerimizin bozulması nedeniyle yurtdışında çalışmaya vergi borcumuzu borçlarımızı taksitlendirdik ödedik ve ödemeye devam 2014 kasım ayında vergi dairesine bir konu için görüşmek üzere çağırıldık ve yılında kablo algığımız firma kodlu bir firma imiş ve naylon fatura işi yapıyormuş,beyanname vermiyormuş,vergisini ödemiyormuş biz acemiydik tabi yeni açmıştık firmamızı ve hiç araştırmadık satıcı firmayı velasıl bu sebepten vergi dairesi bizi incelemeye istediler verdik, tl lik faturanın tl sini banka üzerinden ödedik diğer kısmı ise elden kısım kısım ödeyerek gerçekten aldık ve hala devam ediyor herhangi bir ceza ya da tebligat yapılmadı son faturanın aslını istediler ancak çok uzun zaman geçtiği için aradan faturayı bulamıyoruz ve bu şekilde inceleme devam bugün itibari ile herhangi ceza tebligat elimize ulaşmış değil ve memur bayanda hiç bir bilgi sormak istediğim istediğim ceza tebliğ edilirse, zamanaşımı söz konusu olur mu ? faturayı alış tarihimiz çağırıldığımız tarih ve hala ceza kesilmedi ya da bir işlem ceza kesilirse bu ceza için zamanaşımı söz konusu olur mu? çünkü ceza yarın kesilmiş olsa ve tebliğ edilse tarihli olacak ve tarihli fatura için tarh süresi dolmuş olmayacak mı? bu konuda bilgisi olan yetkili bilgili arkadaşların bilgilendirmesini rica ediyorum. Şimdiden yardımlarınız için teşekkürler Saygılarımla... Nasıl ayrı bir soru şeklinde herkese soracağımı bulamadığımdan sorumu buraya yazmak zorunda kaldım. Cevap 359/b sahte belge düzenlemek Birinci soru Savcılığa intikal ettiğine göre naylon sahte fatura kesildiğine ilişkin ciddi bulgular vardır. Bunları bulmak gerekir. İkini arkadaş ise malın nakliyesi nasıl oldu. Arada sözleşme var mı? Sattığınız firma teslim tutabağı verdi mi? Aldığınız firma ile böyle bir tutanak yaptınız mı? Neye dayanarak gerçekten malı aldık ve sattık diyorsunuz bunların hepsi önemlidir. Cevap 359/b sahte belge düzenlemek konunun uzmanı sağlam bir avukat tutmanı tavsiye ederim. Cevap 359/b sahte belge düzenlemek son durum su an için baro dan avukat talep ettik ve avukatımız geldi 12 haziran da davam var muhasebecim tanık sıfatı işle dinlenecek daha sonra da dosyalarım bilirkişiye gönderilecek şu anki durum bu ilginize teşşekkür ederim- - - Updated - - - SAHTE FATURA YA CEZA YOK DİYE BİR YAZI BULDUM BUNU SİZLERLE PAYLAŞMAK İSTEDİM BUNDA SON DURUM NEDİR ? Anayasa’nın 148’inci maddesinde 2010 yılı referandumu ile yapılan değişiklikle Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru yolu kabul edilmiştir. Bireysel başvuruya ilişkin usul ve esaslar, 6216 sayılı Anayasa Mahkemesi’nin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun ile Anayasa Mahkemesi İçtüzüğünde düzenlenerek bireysel başvuru uygulaması, 23/09/2012 tarihinde başlamıştır. Vergi işlem ve davalarında Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru yolu, AİHM’in vergilendirme alanında verdiği emsal ihlal kararlarını dikkate alarak Vergi Dünyası dergisinin Mayıs 2014 sayısında ayrıntılı olarak ele almıştım. Bu makalemin özet hali, internet adresinde de yayınlanmıştı. Vergi Usul Kanunu’nun 344 ve 359’uncu maddelerinde; Vergi kaçakçılığı suçu bakımından hem üç kat vergi ziyaı cezası kesilmekte hem de hapis cezası yaptırımı bakımından Cumhuriyet Başsavcılığı’na başvurulmaktadır. Yani, daha genel ifade etmek gerekirse vergi kaçakçılığı suçlarında hem üç kat vergi ziyaı cezası hem de hapis cezası yaptırımları öngörülmüştür. Cumhuriyet Savcısı’nın Vergi Suçu Raporu’ndan sonra iddianame düzenleyip dava açması ve vergi dairelerinin de Vergi/Ceza ihbarnamelerini tebliğ etmesi sonrasında; Mükellefler ile bunların kanuni temsilcisi ve yöneticileri bakımından zorlu, sıkıntılı ve genellikle eş zamanlı olarak yürüten bir davalar süreci başlayabilmektedir. Hukukun evrensel ilkelerinden birisi, “ne bis in idem” ilkesi yani bir kişinin aynı fiilden dolayı ancak bir kez yargılanıp bir kez cezalandırılmasıdır. Ne bis in idem ilkesi, gerek ceza muhakemesi gerekse hukuk muhakemesinin temel ilkelerinden birisidir. Ne bis in idem ilkesinin temel amacı, kesin bir hükümle sonuçlanmış bir cezai yargılamanın tekrarlanmasını yasaklamaktır. AİHM, Ruotsalainen/Finlandiya kararında, mükellefin kamyonetinde motorin yerine daha düşük oranda vergiye tabi yakıt yağı kullanması nedeniyle, iki ayrı kanuna göre ilk olarak hafif bir vergi cezası daha sonra mükellefin ödediği vergi ile ödemesi gereken vergi arasındaki farkın üç katı tutarında yakıt bedeli istenmesi; aynı suçtan iki kez yargılanmama ve cezalandırılmama hakkının ihlali olarak kabul etmiştir. AİHM, Glantz/Finlandiya kararında ise örtülü kar dağıtımı nedeniyle hem vergi cezası hem de aynı gelirin beyan dışı bırakılması nedeniyle ağırlaştırılmış vergi kaçakçılığı kapsamında hapis cezası uygulanmasını aynı suçtan iki kez yargılanmama ve cezalandırılmama hakkının ihlali olarak kabul etmiştir. AİHM’nin, ne bis in idem ilkesine vücut veren ve AİHS’nin 7 numaralı ek protokolün 4’üncü maddesinde düzenlenen “aynı suçtan iki kez yargılanmama ve cezalandırılmama hakkı” kapsamında ihlal kararı verdiği Ruotsalainen/Finlandiya kararı ile Glantz/Finlandiya Kararları hem üç kat vergi ziyaı cezası hem de hapis cezası uygulanan vergi kaçakçılığı suçları için emsal kararlar niteliğindedir. AİHM’in Glantz/Finlandiya kararının, vergi kaçakçılığı suçları için Finlandiya sistemi ile aynı şekilde eş zamanlı olarak yürütülen ve fakat birbirinden bağımsız yargılamalarla hem üç kat vergi ziyaı cezası hem de hapis cezası uygulanmasını kabul eden Ülkemiz vergi sisteminde de derin etkileri olmasını beklemekteyiz. Ceza veya vergi davasından hangisi önce kesinleşirse onun hükmünün uygulanması diğerinin reddedilmesi gerekir. Yani, vergi suçlarında hem üç kat vergi ziyaı cezası hem de hapis cezası uygulanması mümkün değildir; bunlardan sadece birisi uygulanabilir. Vergi mahkemesinin mükellef lehine veya aleyhine verdiği hükmün kesinleşmesi üzerine, artık ceza mahkemesinde dava reddedilecek hapis cezasına hükmedilmesi mümkün olmayacaktır. Bu durumda, ilk hükmün kesinleşmesi ile birlikte diğer mahkemeye başvurup davanın reddedilmesini talep etmek veya Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuruda bulunmak gerekebilir. Cevap 359/b sahte belge düzenlemek son durum güncel dir bilginizi bekliyorum saygılarımla Cevap 359/b sahte belge düzenlemek ilk yazıyı okudum sadece.. Zamanaşımı tarh ve tebliğ de 5 yıldır. 2009 yılı için zamanaşımı süresinin son günü 31/12/2014 olmaktadır. Çünkü zamanaşımı bir sonraki yılın başından başlayarak 5 yıldır. Böyle olmasına rağmen yinede verginin tarhının 31/12/2014 ü geçebileceğine ilişkin bir şüphe nedeniyle takdire sevk işlemi yapılır ve 31/12/2015 e uzar süre. Uzun lafın kısası 10 gün içinde bir tebligat almamış olursanız, bir cezaya da muhatap kalmayacağınızı söyleyebilirim.
GİRİŞVergi Usul Kanunu’nun 359. maddesinin B bendinde düzenlenen sahte belge kullanarak gerçekleşen vergi kaçakçılığı suçu temel olarak devlet hazinesine karşı işlenen ekonomik niteliği olan suçlardandır. Bu suçta sahte belgenin kullanımı ile bir kısım mal ve hizmet hareketi yasalara aykırı şekilde nitelendirilmekte; ayrıca kaydi olarak görünen ancak niteliği gerçek olmayan teslimlerin ve hizmetlerin gerçekleştirilmiş gibi gösterilmesi de sağlanmaktadır. Günlük yaşamda bu suça ilişkin örnekleri şöyle sıralayabiliriz; vergiyi az ödemek ya da hiç ödememek yahut hakkı olmayan vergi iadesi veya indiriminden yararlanmak için, gideri fazla gösterip KDV matrahını azaltarak küçük komisyonlar karşılığında sahte fatura temin etmek, ticari kazanç anlamında gelir yahut kurumlar vergisi matrahını azaltmak ve kaçakçılık suçlarında esas faili cezadan kurtarmak, işlenmiş bir gümrük veya vergi kaçakçılığı fiilinin meydana çıkmamasını sağlamak ya da hayali ihracatı gerçekleştirmek amacıyla sahte fatura CEZALANDIRMA Uygulanacak Usul HükümleriVergi suç ve cezalarına ilişkin yasal düzenlemeler Vergi Usul Kanunu’nda yer almaktadır. Anılan yasadaki vergi suçları, uygulanacak yaptırımları itibariyle 1 Mali parasal yaptırım gerektiren vergi suçları, 2 Hürriyeti bağlayıcı ceza gerektiren vergi suçları olmak üzere ikiye yaptırım gerektiren vergi suçlarının belirlenmesi ve cezalandırılması süreci doğrudan vergi idaresi bünyesinde Usul Kanunu’nda sahte belge kullanma fiili için hürriyeti bağlayıcı cezalar öngörülmüştür. Bu tür vergi suçlarında suçun saptanması ve yaptırımın uygulanması ceza mahkemelerinin görevi içinde olup, vergi idaresinin “suç duyurusunda bulunma” veya “mütalaa verme” VUK m. 367 dışında inisiyatifi bulunmamaktadır. Böylece, sahte belge kullanma suçunun yargılama süreci ve ceza verilmesi ceza mahkemelerinin yetkisinde olduğundan ceza hukukunun genel prensipleri bu suç için uygulanacaktır TCK Cezalandırmada Görevli ve Yetkili MahkemeCeza yargılaması ilk derece mahkemeleri olarak “Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun” çerçevesinde, suça ilişkin cezaların ağırlığına göre belirlenen “sulh ceza”, “asliye ceza” ve “ağır ceza” mahkemeleri tarafından belge kullanmak suçunda ise öngörülen üst sınır beş yıl olduğu için bu suç açısından görevli mahkeme asliye ceza suçlarında yetkili mahkeme, vergi dairesinin yer açısından yetkili olduğu SUÇUN Kanuni UnsurHukuk sistemimizdeki “kanunsuz suç ve ceza” olmaz ilkesi; suç ve cezanın yasayla konulmasını, kıyasını ve aleyhteki ceza yasalarının geriye etkili olmasının yasaklanmasını ve suç ve cezaların belirli olmasını 2. maddesinde “kanunun açıkça suç saymadığı bir eylemden dolayı kimseye ceza verilemeyeceği … ve kanunda yazılı bir cezadan başka bir ceza ile … kimsenin cezalandırılamayacağı” öngörülmüştür. Aynı madde ile ceza kanunlarının uygulanmasında kıyasa başvurulamayacağı hükme bağlanmıştır. Anayasa’nın 38. maddesiyle de işlendiği zaman yürürlükte bulunan yasanın suç saymadığı bir eylemden dolayı kimsenin cezalandırılamayacağı ifade edilmiştir. İç hukukumuzda Anayasa ile eşdeğer kabul edilen Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 7. maddesinde de bu evrensel hukuk kuralı “hiç kimse işlediği zaman … suç oluşturmayan fiilden dolayı suçlu bulunamaz” biçimde ifade suçu kanuni dayanağını VUK’un 359. maddesinden alır. Bu düzenleme şöyledir a Vergi kanunlarına göre tutulan veya düzenlenen ve saklanma ve ibraz mecburiyeti bulunan; 1 Defter ve kayıtlarda hesap ve muhasebe hileleri yapanlar, gerçek olmayan veya kayda konu işlemlerle ilgisi bulunmayan kişiler adına hesap açanlar veya defterlere kaydı gereken hesap ve işlemleri vergi matrahının azalması sonucunu doğuracak şekilde tamamen veya kısmen başka defter, belge veya diğer kayıt ortamlarına kaydedenler, 2 Defter, kayıt ve belgeleri tahrif edenler veya gizleyenler veya muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belge düzenleyenler veya bu belgeleri kullananlar,Hakkında on sekiz aydan üç yıla kadar hapis cezasına hükmolunur. Varlığı noter tasdik kayıtları veya sair suretlerle sabit olduğu halde, inceleme sırasında vergi incelemesine yetkili kimselere defter ve belgelerin ibraz edilmemesi, bu fıkra hükmünün uygulanmasında gizleme olarak kabul edilir. Gerçek bir muamele veya duruma dayanmakla birlikte bu muamele veya durumu mahiyet veya miktar itibariyle gerçeğe aykırı şekilde yansıtan belge ise, muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belgedir. b Vergi kanunları uyarınca tutulan veya düzenlenen ve saklama ve ibraz mecburiyeti bulunan defter, kayıt ve belgeleri yok edenler veya defter sahifelerini yok ederek yerine başka yapraklar koyanlar veya hiç yaprak koymayanlar veya belgelerin asıl veya suretlerini tamamen veya kısmen sahte olarak düzenleyenler veya bu belgeleri kullananlar, üç yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Gerçek bir muamele veya durum olmadığı halde bunlar varmış gibi düzenlenen belge, sahte belgedir. c Bu Kanun hükümlerine göre ancak Maliye Bakanlığı ile anlaşması bulunan kişilerin basabileceği belgeleri, Bakanlık ile anlaşması olmadığı halde basanlar veya bilerek kullananlar iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile inci maddedeki pişmanlık şartlarına uygun olarak durumu ilgili makamlara bildirenler hakkında bu madde hükmü suçlarını işleyenler hakkında bu maddede yazılı cezaların uygulanması 344 üncü maddede yazılı vergi ziyaı cezasının ayrıca uygulanmasına engel teşkil etmez.”Burada fark ettiğiniz gibi a, b ve c bentlerinde birçok vergi suçu bulunmaktadır. Bu suçlardan b bendindeki suçlardan biri olan “sahte belge kullanmak suçu” bu makale açısından çalışma konumuz olduğu için, bundan sonraki açıklamalarımız sadece “sahte belge kullanmak suçu” üzerine yoğunlaşacaktır. Maddi UnsurSuçtan söz edilebilmesi için, öncelikle, ortada failin olumlu veya olumsuz bir davranışının bulunması, bu davranışın dış dünyada bir değişikliğe neden olması ve yapılan davranış ile dış dünyada oluşan değişiklik arasında bir nedensellik ilişkisi kurulabilmesi HareketSuçun maddi unsurunun hareket kısmını, kanunda düzenlenmiş fiiller oluşturur. VUK’un 359. maddesinin b bendinde öngörülen fiil, sahte belgenin –düzenlenmesine iştirak edilmeksizin- kullanılmasıdır. Sahte belgenin kullanılması, belgenin defter ve kayıtlara işlenilmesi anlamına belge kullanmak suçunun oluşabilmesi için, öncelikle, sahte bir belgenin mevcudiyeti gerekir. Sahte belge Kanun’da “gerçek bir muamele veya durum olmadığı halde bunlar varmış gibi düzenlenen belge” şeklinde tanımlanmıştır. Tanımı yapılan fiil sonucu oluşan belgenin VUK’a göre sahte belge olarak nitelendirilebilmesi için sahteciliğin, vergi kanunlarına sadece VUK değil, tüm vergi kanunları göre tutulan, düzenlenen, saklanması veya ibrazı zorunlu olan defter ve kayıtlar üzerinde yapılması gerekir. Ayrıca bu belgelerin Kanun’da öngörülen şekle uyması ve zorunlu unsurları taşıması gerekir. Aksi taktirde, VUK’un m. 227/3 hükmü gereği; kullanma mecburiyeti getirilen ancak öngörülen zorunlu bilgileri taşımayan belgeler vergi kanunları bakımından hiç düzenlenmemiş sayılacak ve suç konusu kapsamında suçu açısından aynı bent içinde yer alan fiiller seçimlik hareketli suç olarak düzenlenmiştir. Bu nedenle yapılan tespitte işlenen birden çok fiil aynı bent içinde yer alan fiiller ise fiil sayısı kadar suç değil tek suç meydana gelmiş sayılır. Örneğin, sahte belge düzenlemek ve sahte belgeyi kullanmak ayrı ve bağımsız suçlar olmakla birlikte , sahte belgeyi düzenleyen kişi aynı zamanda bu belgeyi kullanacak olursa iki ayrı suç değil, tek suça ilişkin ceza verilir. İşlenen suç, sahte belgeyi düzenleme dönemi ve takvim yılı kavramlarını ve bunların suç fiilleri ile ilişkisini ortaya koymakta fayda vardır. Aynı takvim yılı içinde farklı vergi dönemlerinde olsa bile Kanun’un aynı hükmü birden çok kere ihlal edilmişse, işlenen fiillerde teselsül varsa zincirleme suçu oluşturması nedeniyle her bir takvim yılı itibariyle eylemlerin tümünün tek suç oluşturduğu kabul edilir. Bununla birlikte fiili ve hukuki kesintiden sonra işlenen fiiller yeni bir suç oluşturur. Eğer, teselsül hali takvim yılı içinde sona ermişse; örneğin, iddianame ile dava açılmışsa; suç tarihi teselsülün kesildiği, yani davanın açıldığı tarih olur. Dava tarihine kadar olan eylemlerle dava tarihinden sonra gerçekleşen eylemler, ayrı suç oluştururlar. Buna karşılık, bir takvim yılı içinde birden fazla sahte fatura kullanılmışsa zincirleme suç meydana geldiğinden bahisle tek ceza verilecektir. Bu durumda suça konu belgelerin sayısı ancak, cezanın aşağı ve yukarı hadler arasında tayini sırasında veya takdiri hafifletici neden olarak göz önüne alınabilecek NeticeNetice, hareketin dış dünyada meydana getirdiği, suç tanımına uygun olan gösterilen fiilin işlenmesi veya hareket unsurunun yerine getirilmesi suçun maddi unsuru için yeterli görülmüştür. Suçun bu hali onun neticesiz suç, şekli suç veya sırf hareket suçu olarak nitelendirilmesine neden olmaktadır. Suçun neticesinin meydana gelmesi açısından hareketin icrası 4369 sayılı Kanun ile yapılan değişiklik ile vergi ziyaı, tarihinden itibaren geçerli olmak üzere suçun unsuru olmaktan çıkarıldığı için, sahte belge kullanmak suçu tehlike suçu halini almıştır. 4369 sayılı Kanun’un 344. maddesi uyarınca vergi ziyaına sahte belge kullanarak sebebiyet verilmesi halinde ziyaa uğratılan verginin üç katı tutarında vergi ziyaı cezası kesileceği görüşüne göre; beyanname verme zamanı gelmemiş ise sahte belgenin yasal deftere kaydedilmesi kullanılmış sayılması için yeterlidir. Öte yandan, sahte belge alınmış ancak deftere kaydedilmemiş ise; bu sahte belgenin kullanılmasından, dolayısıyla suçtan bahsedilmez. Ancak Nalbat’a göre, beyanname verme zamanı geçmiş ise sahte belgenin kullanılmış sayılması için bu sahte belgenin deftere kaydedilmiş olmasının yanında ayrıca verilen beyannameye intikal ettirilmesi ve dolayısıyla ödenecek, mahsup edilecek veya tahakkuk edecek vergi tutarının değiştirilmesi Manevi UnsurTCK’da “Suçun oluşması kastın varlığına bağlıdır” denmiştir. TCK m. 21/1’e göre kast, suçun kanuni tanımındaki unsurların bilerek ve isteyerek gerçekleştirilmesidir. Kaçakçılık suçuna verilecek ceza “hapis” cezası niteliğindedir. Bu nedenle mahkemenin, karar verirken fiilin sübjektif unsurunun belli derecesi olan kastın bulup bulunmadığını göz önünde bulundurması Usul Yasası 4369 sayılı Yasa ile değiştirilmeden önce, sahte belge kullanmak fiili kaçakçılık suçu olarak kabul edilmekteydi ve suçun oluşması için sahte belgenin bilerek kullanılması ve aynı zamanda söz konu fiilin vergi ziyaına neden olması sayılı Yasayla tarihinden itibaren geçerli olmak üzere ceza hükümlerinde yapılan değişikliğe göre, kaçakçılık suçları ve bunlara hükmolunacak hapis cezalarına VUK’un 359. maddesinde yer önce Yasa metninde bulunan “bilerek” ifadesinin 4369 sayılı Yasa metninden kaldırılması; sahte belge kullanıldığı tespit edilen mükellef için kasıt unsurunun araştırılıp araştırılamayacağı, bu belgeleri gerçekten bilmeden kullandığı belirlenenler hakkında vergi suçu raporu düzenlenip düzenlenmeyeceği hususlarında soru işareti yaratmıştır. Bunun üzerine Maliye Bakanlığı yeni bir düzenleme yapma gereksinimi duymuş ve 18 Haziran 2001 tarih ve 24789 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 306 seri nolu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği ile bu konuda bazı düzenlemeler göre; failin, fiilin oluştuğu suçtan sorumlu tutulabilmesi için kastın mevcudiyeti aranmakta, kasten hareket edilmiş sayılabilmesi için ise suçu oluşturan fiilin bilerek ve isteyerek işlenmesi belge kullanmak suçunun, taksirle işlenmesi olanaklı değildir. TCK md. 22/1 uyarınca taksirle işlenen fiiller, kanunda açıkça belirtildiği hallerde cezalandırılır. İnceleme konusunu oluşturan suçun taksirle işlendiği hallerde cezalandırılacağına ilişkin kanunda bir hüküm bulunmadığından, bu suç ancak kasten fail belli bir hareketi vergi kaçırmak vergisel avantaj sağlamak gayesi ile gerçekleştirmese bile suçu oluşturan fiili bilerek ve isteyerek yaparsa kastın varlığı kabul edilmelidir. Keza incelenen suçta manevi unsur bakımından böyle bir amaç aranmamaktadır; dolayısıyla, failin vergi kaçırmak gayesiyle hareket edip etmediğinin suçun oluşumuna herhangi bir etkisi belge kullanma suçlaması yapılabilmesi için manevi unsur olan kastın varlığının tespiti önem taşımakta, bu husus Yargıtay ve Danıştay’ın yerleşik içtihatlarında “derinlemesine bir araştırma” yapılması gerekliliği şeklinde ifade gerçek bir muamele ya da duruma dayanmadığını bilen kişinin, belgenin sahteliğini de bildiği kabul edilir. Gerçek mal veya hizmet alımında ise, sahte olarak basılarak doldurulan faturayı kullanan failin buna ilişkin bilgisi ve muvafakati ispat bir muameleye dayanmakla birlikte alıcıya satıcı tarafından başka birine ait belge verilmesi söz konusu olabilir. Bu durumda alıcının belgenin sahteliğini bilip bilmemesi önem arz eder. Bu nedenle bir kişi mal alırken kendisine mal satanın kestiği faturanın satıcıya ait olduğunu zannediyor ve satıcı konumundaki kişinin düzenlediği faturanın ona ait olmadığını bilmiyorsa “kasıt” olmadığından, bir başka ifadeyle suçun manevi unsuru oluşmadığından dolayı alıcıya ceza verilmez. Şayet kullanıcının belgenin sahte olduğunu bilmesi gerekiyorsa, bir başka deyimle kasıt söz konusu ise burada VUK’un 359. maddesinde belirtilen anlamda bir sahte belge kullanımı söz konusu 361/1 maddesinde vergi inceleme yetkisine haiz olanlar sayılmıştır Maliye müfettişleri, hesap uzmanları ile bunların yardımcıları ve gelirler kontrolörleri ve stajyer gelirler kontrolörleri tarafından ilgili rapor değerlendirme komisyonunun mütalaasıyla doğrudan doğruya ve vergi incelemesine yetkili olan diğer açıklamalar sonucunda söyleyebiliriz ki, yapılan incelemede sahte belgenin bilerek ve isteyerek kullanılıp kullanılmadığının vergi incelemesine yetkili olanlarca değerlendirilmesi ve bu belgelerin bilerek kullanıldığı sonucuna varılan mükellefler için vergi suçu raporları düzenlenmesi, haklarında Cumhuriyet savcılıklarına suç duyurularında bulunulması incelemesine yetkili olanlarca yapılan inceleme sonucu mükellefler hakkında belgeleri bilmeden kullandıkları kanaatine varılırsa, adlarına vergi suçu raporu düzenlenmemesi ve haklarında Cumhuriyet savcılıklarına suç duyurusunda bulunulmaması doktrinde bu husus eleştiriyle karşılanmaktadır. SABAN’a göre kanunlarda suçun unsurlarını değerlendirme yetkisi -manevi unsurun varlığı veya yokluğu- mahkemeye ait iken Bakanlığın bu yetkiyi bir tebliğ ile kendisine aktarması hukuka açık aykırılık içermektedir. KIZILOT-KIZILOT da eserlerinde, yargı kararları ile tespit edilmesi gereken bir hususun idari bir tasarrufla denetim elemanının takdirine bırakılmasının hukuk devleti ilkesiyle bağdaşmayacağı dile getirilmektedir. Yapılması gerekenin kaçakçılık filleri tespit edildiğinde herhangi bir ayrım gözetilmeksizin bunların Cumhuriyet Savcılıklarına bildirilmesi gerektiğini Gerçek Kişilerde Cezai SorumlulukSuç faili olabilmek için insan olmak ve hayatta bulunmak şarttır. Ölen kimseye ceza uygulanamaz. Bu bize vergi suçları açısından hürriyeti bağlayıcı bir nitelik arz eden adli bir ceza olan hapis cezasıyla cezalandırılacak kişinin mutlaka “gerçek kişi” olacağını gösterir. Ayrıca suçlu için genel prensip, “cezaların şahsiliği ilkesi” uyarınca ceza sorumluluğunun sadece fiili işleyene ait m. 332’e göre, velayet ve vesayet altında bulunanlar veya işlerinin idaresini bir kayyıma tevdi etmiş olanlar, kendilerine izafeten veli, vasi veya kayyımın vergi kanunlarına aykırı hareketlerinden dolayı cezaya muhatap tutulmazlar. Bu hallerde ceza muhatabı, küçük ve kısıtlılar değil, onların kanuni temsilcileri olacaktır. Tüzel Kişilerde Şahsi SorumlulukTüzel kişilerin sorumluluğunun düzenlendiği VUK m. 333 hükmüne uyarınca sahte belge kullanma suçunun işlenmesi halinde öngörülen ceza bu fiili işleyenler hakkında halde tüzel kişiler için bir bütün olarak organ sorumluluğundan uzaklaşan temsilciliğe dayanan gerçek kişi sorumluluğunun kabul edilmesi temel kişiler işlerini kanuni temsilciler aracılığıyla yürütmekle birlikte, işletmeyi işletmek için personel istihdam ederler. Çalışan personelin suç işlemesi halinde kanuni temsilcinin sorumluluğu açısından iki ihtimal mevcuttur. Sahte belge kullanma suçu, personel tarafından emir ve talimatlara bağlı bir uygulama sonucu işlenmiş ise kanuni temsilcinin cezai sorumluluğunu kabul etmek gerekir. Buna karşın personelin, temsilcinin istek, irade ve onayı olmadan işlediği fiillerden temsilcinin cezai sorumluluğu kabul belge kullanma suçunun failinin tespitinde önem arz eden bir diğer husus ise tüzel kişinin birden fazla temsilcisinin olması durumunda suçun kimin tarafından işlendiğinin tespitidir. tarihli 312/340 E. sayılı Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun kararı ile bu konuya açıklık getirilmiştir. Buna göre, VUK’un 359. ve 360. maddelerinde öngörülen cezaların uygulanmasında, cezai sorumluluk suç ve suçlu arasındaki illiyet bağı ile temsil yetkisinin bölüşümündeki ağırlık ve sınıra göre suçun oluşumunda rolü olan temsilcinin belirlenerek cezai sorumluluk takdir ve tayin İSPATVUK m. 359’da öngörülen sahte belge kullanma fiili, hürriyeti bağlayıcı ceza ilemüeyyidelendirilmiştir. Bu tür vergi suçlarında suçun saptanması ve yaptırımın uygulanması ceza mahkemelerinin görevine girmektedir. Ceza muhakemesinde maddi gerçeğin araştırılması ilkesi hakim olduğundan, mahkeme suçun isnat olunan kişi tarafından işlenip işlenmediği noktasında hukuka uygun her türlü delilden muhakemesi hukukunda, belli bir muhakeme süjesine yönelik herhangi bir ispat külfeti bulunmaktadır. Fail tarafından isnat edilen suç ikrar edilse bile, hakim bu ikrarla bağlı olmayıp maddi gerçeği araştırmakla yükümlüdür. Her ne kadar sahte belge kullandığı gerekçesiyle vergi kaçakçılığı suçu isnat edilen kişinin her hangi bir ispat yükü bulunmasa da, fiiliyatta, söz konusu suçun faili, belgenin sahte olmadığı yününde hakimde kanaat oluşturmak amacıyla mahkemeye bir takım belgeler açıklandığı gibi, sahte belge kullanmak suçu isnat edilen bir mükellefin, söz konusu belgenin dayanağı olan işlemin veya muamelenin gerçek olduğunu kanıtlama hususunda ispat yükü bulunmamaktadır. Ancak, fiiliyatta, mükellef sahte olduğu iddia edilen belgenin dayanağı olan mal hareketlerinin gerçek olduğunu iddia etmekte ve bu yöndeki iddiasının kabul edilmesi için, mal satanın söz konusu malı tedarik etmesinden başlamak suretiyle kendisine ulaştırılmasına kadar geçen iki aşamadaki depolama, nakliye ve mal alımlarına ilişkin belgeleri mahkemeye sunmakta ve böylece hakimde olumlu bir kanaat yaratmaya şekilde, mükellef, ispat yükümlülüğü olmamakla birlikte, fiiliyatta, isnat edilen suçun dayanağı olan mal alım satımı veya hizmet dolayısıyla gerçekleşen ödemelerin banka vasıtasıyla yapıldığını iddia etmekte ve bunu kanıtlayan belgeleri mahkemeye sunmaktadır. Söz konusu mal alım satımı veya hizmetin gerçek olduğunu kanıtlamaya elverişli bu belgelerin, mükellefin defter ve belge kayıtlarıyla örtüşmesi ve ödeme çeklerinin mükellefin ismine düzenlenmiş olması halinde, nihai karar hakimin takdirinde olmakla birlikte, mükellef lehine olumlu bir kanaat oluşacağı açıktır. Zira, üst yargı mercilerinde banka kanalı ile ya da çekle ödeme yapılması, defter ve belgelerle uyumlu olunan hallerde yapılan işlemin gerçek olduğu hususunda önemli bir karine teşkil etmektedir. 04 Temmuz 2003 tarih ve 25158 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 302 seri nolu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliğ’i de bu görüşü destekler niteliktedir. Buna göre, belli miktarda yapılan ödemelerin banka kanalı, özel finans kurumları ve PTT aracılığı ile yapılması ZAMANAŞIMIZamanaşımı, devletin, belli bir süre geçmesi durumunda davaya devam etmemeyi ya da cezalandırmaktan vazgeçmeyi önceden kabul etmesi demektir. VUK’da vergi suçlarına ilişkin özel zamanaşımı hükümleri yoktur. 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun “özel kanunlarla ilişki”yi düzenleyen 5. maddesi uyarınca TCK’de düzenlenen zamanaşımı hükümleri vergi suçları için de geçerli kabul zamanaşımı “dava zamanaşımı” ve “ceza zamanaşımı” olmak üzere ikili bir ayrım Dava ZamanaşımıBelli bir sürenin geçmesi nedeniyle kamu davasının açılamaması veya açılmışsa, davaya devam olunmayarak düşürülmesi sonucu doğuran zamanaşımıdır. TCK’da cezanın çeşidine ve süresine göre farklı zamanaşımı süreleri belirlenmiştir TCK belge kullanmak suçu için öngörülen ceza üç yıldan beş yıla kadar hapis cezasıdır VUK Beş yıldan fazla olmamak üzere hapis ve adli para cezası gerektiren suçlarda zamanaşımı süresi sekiz yıl olarak belirlenmiştir TCK Bu sebeple sahte belge kullanmak suçunun işlendiği tarihten sekiz yıl geçmekle devletin cezalandırma yetkisi ortadan kalkar. Bu suçtan dolayı dava açılamaz. Savcılık dava açılmasına yer olmadığına karar verir. Her nasılsa dava açılmışsa davanın düşmesine karar verilir. TCK’nın 67. maddesinde zaman aşımını durduran ve kesen hallere yer durması sebepleri kanunda belirtildiği üzere; soruşturma ve kovuşturma yapılması izne veya karara bağlı ise izin veya kararın verilmesi halleridir. Bu durum ortadan kalkıncaya kadar süre işlemez, durur. Kanunda belirtilen sebepler yüzünden duran süre sebebin ortadan kalkmasıyla işlemeye devam eder. Bu haller bekletici mesele kabul kesilmesilmesine neden olan haller Kununu’nun aynı maddesinde sayılmıştır. Süreyi hiç işlememiş gibi yeniden başlatan zamanaşımını kesen nedenler; şüpheli veya sanıklardan birinin savcı huzurunda ifadesinin alınması, sorguya çekilmesi, şüpheli veya sanıklardan biri hakkında tutuklama kararının verilmesi, şuçlu ile ilgili iddianame düzenlenmesi ve sanıklardan bir kısmı hakkında da olda mahkumiyet kararı verilmesi olarak belirtilmiştir TCK m. 67. Ceza ZamanaşımıYasada belirtilmiş sürenin geçmesiyle cezanın infazına engel olan zamanaşımı türüdür. TCK’nın 68. maddesinde cezanın çeşidine ve süresine göre farklı zamanaşımı süreleri belirlenmiştir. Beş yıldan fazla olmamak üzere hapis ve adli para cezası gerektiren cezalarda zamanaşımı suresi on yıl olarak belirlenmiştir. Sahte belge kullanma suçunun öngörülen sınırı beş yıl olduğu için ceza zamanaşımı süresi on yıldır. Ceza zamanaşımını durduran ve kesen haller saklıdır. TCK’da ceza zamanaşımının durdurması sonucunu doğuracak haller sayılmamıştır. Ancak ceza zamanaşımının durması sonucunu doğuracak bazı haller vardır. Buna örnek olarak milletvekilliği sıfatının varlığı ve diğer bir cezanın infaz edilmesi hali örnek gösterilebilir. Ceza zamanaşımının kesilme sebepleri ise Kanunu’nun m. 71’de öngörülmüştür. Bunlar; infaz için hükümlüye tebligat yapılması, bu maksatla hükümlünün yakalanması, mahkum olan bir kişinin üst sınırı iki yıldan fazla hapis cezasını gerektirecek kasıtlı bir suç işlemesi olarak belirtilmiştir. Ceza zamanaşımının kesilmesi halinde, süre kesilme sebebinin gerçekleştiği gün de dahil olmak üzere yeniden ve tam olarak işlemeye belge kullanmak suçunun kesinleşmesinden itibaren on yıl geçmekle devletin cezayı çektirme yetkisi sona erer. Ancak ceza zamanaşımı cezanın infazına engel olurken, ceza sayılmayan yargılama giderleri, vb. yaptırımların yerine getirilmesini ETKİN PİŞMANLIKEtkin pişmanlık halini ifade eden VUK 371. maddesinde ifadesini bulan “pişmanlık ve ıslah” hükümleri çerçevesinde durumu ilgili makama bildirmek cezalandırmaya engel teşkil eder. VUK’un 359. maddesinde aynı Kanunu’nun 371. maddesine atıf yapılarak, pişmanlık şartlarına uygun olarak durumu ilgili makamlara bildirenler hakkında etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanmayacağı ifade edilmiştir. Doktrindeki bir görüşe göre; bir kişi pişmanlıktan yararlanabilmek için vergi dairesine başvurmasına rağmen şartları yerine getirilmediği için yararlanamazsa vergi ziyaı kabahati cezası kesilecek, ancak fiili bildirdiği için kaçakçılık suçu işlemiş kabul edilmeyecektir. Hâlbuki CMK m. 171 anlamında etkin pişmanlık hükümleri; suçun gerçekleşmesini engellemez, cezayı kaldıran şahsı cezasızlık sebebi olarak öngörülmüştür. Etkin pişmanlık hükümleri açısından VUK ve CMK arasındaki farklılığın nedeni, etkin pişmanlık hükümlerinden yararlanmak isteyen mükellefin vergi dairesine başvurmasıyla meselenin idari süreçte yarım kalarak adli sürecin hiç SONUÇVUK m. 367 uyarınca sahte belge kullanmak suçundan dolayı cezaya hükmedilmesi, vergi ziyaı cezası veya usulsüzlük cezalarının ayrıca uygulanmasına engel teşkil mahkemesi kararları,vergi cezalarına uygulayacak makam ve mercilerin işlem ve kararlarına etkili olmadığı gibi bu makam ve mercilerce verilecek kararlar da ceza hakimini Uğur Alacakaptan, Suçun Unsurları, Ankara, 1970. Centel/Zafer/Çakmut, Türk Ceza Hukukuna Giriş, 4. Basım, İstanbul, 2006. Doğan Şenyüz, Vergi Ceza Hukuku Vergi Kabahatleri ve Suçları, Ekin Kitapevi Yayınları, Bursa, 2011. Mehmet Nalbat, ve Açısından Sahte ve Muhteviyatı itibariyle Yanıltıcı Belge Kullanımında Bilerek Ya Da Bilmeyerek Ayrımı, Vergi Denetmenliği Yeterlilik Etüd Çalışması, Sakarya, Nisan 2008. Mustafa Akaya, “Vergi Mahkemesi ve Ceza Mahkemesi Kararlarının Etkileşimi Üzerine Bir İnceleme”, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, Cilt 46, Sayı 1, Ankara, 2000. Nihan Saban, Vergi Hukuku, Beta, İstanbul, 2009. vÖzgür Biyan, “Banka Aracılığı İle Ödeme Yapılması “Sahte Fatura Kullanma” Suçlamasına Karşı Bir Önlem Olabilir Mi?”, E-Yaklaşım, Sayı 203, Kasım 2009. Uğur YİĞİT, Vergi Kaçakçılığı Suçları ve Diğer Hürriyeti Bağlayıcı Vergi Suç ve Cezaları, Beta Yayınları, İstanbul, Mart 2004. ____________________________________________________________1 Mustafa Akaya, Vergi Mahkemesi ve Ceza Mahkemesi Kararlarının Etkileşimi Üzerine Bir İnceleme, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, Cilt 46, Sayı 1, Ankara, 2000, s. 86. 2 Centel/Zafer/Çakmut, Türk Ceza Hukukuna Giriş, 4. Basım, İstanbul, 2006, s. 53. 3 Centel/Zafer/Çakmut, s. 230. 4 Uğur Yiğit, Vergi Kaçakçılığı Suçları ve Diğer Hürriyeti Bağlayıcı Vergi Suç ve Cezaları, Beta Yayınları, İstanbul, Mart 2004, s. 5. 5 Doğan Şenyüz, Vergi Ceza Hukuku Vergi Kabahatleri ve Suçları, Ekin Kitapevi Yayınları, 5. b., Bursa, 2011, s. 436. 6 “Örneğin, ilgili kiracı olmadığı halde daha fazla gider göstererek az vergi ödemek ve bu yolla kendisine çıkar sağlamak için sözde kiraya verenin imzasını taklit etmek suretiyle yapılan kira sözleşmesini vergi dairesine ibraz ederse bu belge vergi hukuku açısından sahte belge kabul edilecektir. Sahte olarak düzenlenen kira sözleşmesinin vergiye ilişkin bir işlemde kullanılmaması veya vergi dışı bir işlemde kullanılması halinde suç kaçakçılık değil, özel evrakta sahtecilik şeklinde değerlendirilmesi gerekir.”, Doğan Şenyüz, s. 438. 7 “Örneğin, 213 sayılı VUK’un m. 230’da yer alan; seri ve sıra numarasını, yükümlünün bağlı bulunduğu vergi dairesini, yükümlünün adı ve vergi numarasını içermeyen fatura hiç düzenlenmemiş kabul edileceğinden, bu fatura üzerinde gerçekleştirilen 359. maddede yazılı hareketler vergi kaçakçılığı suçunu oluşturmayacaktır.” Uğur Yiğit, s. 61. 8 Doğan Şenyüz, s. 406. 9 “Sahte fatura düzenlemek ve sahte fatura kullanmak suçları birbirinden ayrı ve bağımsız suçlardır.” T., 2008/458 E., 2008/13886 K. 10 Doğan Şenyüz, s. 408. 11 Doğan Şenyüz, s. 407. 12 Doğan Şenyüz, s. 408. 13 “1992 ve 1993 yılarında sahte fatura kullanmak eylemlerinin her yıl için ayrı ve müstakil suçları oluşturduğu gözetilmeden tek suç kabul edilerek hükmün kurulması isabetsizdir.”, 2000/6132 E., 2001/534 K. 14 2001/11-161-211. 15 Centel/Zafer/Çakmut, s. 254. 16 Doğan Şenyüz, s. 442. 17 Mehmet Nalbat, ve Açısından Sahte ve Muhteviyatı İtibariyle Yanıltıcı Belge Kullanımında Bilerek Ya Da Bilmeyerek Ayrımı, Vergi Denetmenliği Yeterlilik Etüd Çalışması, Sakarya, Nisan 2008, s. 33. 18 Mehmet Nalbat, s. 33. 19 Doğan Şenyüz, s. 443. 20 “ … düzenlenen fatura veya diğer vesikalarının yanıltıcı olduklarının her zaman iddia ve ispat olunabileceği, … sanığın faturalar ödendiğine dair ticari teamüle uygun kanıtlamaya yeterli banka hesapları veya kasa mevcudu ile uyumlu geçerli hiçbir belge sunmamış olması, soyut elden ödeme savunmasının kabulünün mümkün bulunmaması … 10 milyon lira sermayeli bir şirketin düzenlediği faturaların toplamının lira … ciroya erişmesinin mümkün olmaması, şirketin adresinde olmayıp, KDV beyanında bulunmadığı, ayrıca hayali indirilecek KDV beyanında bulunması hususları ve dosyadaki diğer belgeler ve bilgiler karşısında suçun sübutunun kabulü ile mahkumiyet kararı verilmesi gerektiği gözetilmeden … beraat kararı verilmesi yolsuzdur.” tarih ve E 2001/7140, K2001/7627 sayılı kararı, DONAY, s. 146-147, Özgür Biyan, dipnot 11. 21 Yiğit, s. 163. 22 “… mal alımının, bir başka mükellefin faturasıyla belgelendirilmesi halinde, bunu düzenleyip verenle gerçek bir alım satım ilişkisi olmadığından faturanın sahte olduğunun kabulü …” E., 2008/10878 K. 23 Doğan Şenyüz, s. 437-438. 24 Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği, Sıra No306, 18 Haziran 2002 Tarihli Resmi Gazete, Sayı24789. 25 Doğan Şenyüz, s. 444. 26 Doğan Şenyüz, s. 376. 27 Doğan Şenyüz, s. 377. 28 Doğan Şenyüz, s. 382. 29 5007/8710 YİĞİT, s. 82, Doğan Şenyüz, ve dipnotu 480 30 Aynı yönde karar; 202/4826 E., 202/5162 K., Kızılot-Kızılot, Doğan Şenyüz, ve dipnot 484. 31 Özgür Biyan, Banka Aracılığı İle Ödeme Yapılması “Sahte Fatura Kullanma” Suçlamasına Karşı Bir Önlem Olabilir Mi?, E-Yaklaşım, Sayı 203, Kasım 2009, s. 4. 32 “… düzenlenen fatura veya diğer vesikaların yanıltıcı olduklarının her zaman iddia ve ispat olunabileceği, … sanığın faturalar ödendiğine dair ticari teamüle uygun kanıtlamaya yeterli banka hesapları veya kasa mevcudu ile uyumlu geçerli hiçbir belge sunmamış olması, soyut elden ödeme savunmasının kabulünün mümkün bulunmaması..10 milyon lira sermayeli şirketin düzenlediği faturaların toplamının lira …ciroya erişmesinin mümkün olmaması, şirketin adresinde olmayıp, KDV beyanında bulunmadığı, ayrıca hayali indirilecek KDV beyanında bulunması hususları ve dosyadaki diğer belgeler ve bilgiler karşısında suçun sübutunun kabulü ile mahkumiyet kararı verilmesi gerektiği gözetilmeden…beraat kararı verilmesi yolsuzdur”. Y. 11. CD.’nin, tarih ve E 2001/7140, K 2001/7627 sayılı kararı, DONAY, Özgür Biyan, ve dipnot 11 33 27 Nisan 2004 tarih ve 25445 sayılı Remi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 332 seri numaralı Vergi Usul Yasası Genel Tebliği ile, bu rakam tarihinden itibaren TL olarak düzenlenmiştir. 34 Centel/Zafer/Çakmut 35 Centel/Zafer/Çakmut, s .625. 36 Doğan Şenyüz, s. 501. 37 Centel/Zafer/Çakmut, s. 636. 38 Centel/Zafer/Çakmut, s. 638. 39 Doğan Şenyüz,
Yargılamalar hazır şablonla yapılıyor, hüküm verilirken çoğu kez bilirkişi raporunun sonuç bölümüne bakmakla yetiniliyor 11 Mart 2017 Cumartesi 1523 VUK 359 ve 360 ıncı maddelerdeki suçlardan yargılama vergi dairesinin vergi suçu raporu, rapor değerlendirme komisyonun mütalaası ve bunlara dayalı olarak Cumhuriyet savcılığının hazırladığı iddianame ile başlıyor. Birkaç duruşmadan sonra dosya bilirkişiye gönderiliyor. Mahkeme bilirkişi raporunun sonuç bölümüne göre hüküm veriyor. Bilirkişi raporları, vergi müfettişlerinin vergi suçu raporlarının tekrarından ibarettir. Bilirkişi raporunun % 80 i kopyala yapıştırma ile oluşuyor. Bu şekilde verilen hükümlerin % 80 i şimdiye kadar Yargıtay tarafında bozulmakta idi. Şimdilerde bu dosyalara Bölge Adliye Mahkemelerine gidiyor. İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 18 inci Ceza Dairesi vergi suçlarına bakıyor. 18. Ceza Dairesi tıpkı Yargıtay gibi asliye ceza mahkemelerinin kararlarını bozuyor. Dairenin bozma nedeni daha çok kararların gerekçesiz olması. Yargıtay 21 inci Ceza Dairesinin usulsüz elde edilen deliller ve hükmün gerekçesiz olması nedeniyle bir bozma kararı. İki bozma nedeni 1-…………………….işlemi genel kolluk görevlilerince değil, vergi inceleme elemanları tarafından gerçekleştirilecektir. VUK'nın 147. maddesinde, “bu bölümde açıkça yazılı olmayan hallerde Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu'nun arama ile ilgili hükümlerinin uygulanacağı"nın belirtilmesinden maksat, bu Kanun'un aramaya ilişkin 142-146. maddelerinde açıkça düzenlenen konularda bu hükümlerin, açıkça düzenlenmeyen konularda ise CMK hükümlerinin uygulanmasının sağlanmasıdır. 2-….gerekçeden yoksun şekilde hüküm kurulması, Kararın tamamı 21. Ceza Dairesi 2016/8007 E. , 2016/7866 K. "İçtihat Metni" MAHKEMESİ Asliye Ceza Mahkemesi SUÇ 213 sayılı Vergi Usul Kanunu'na muhalefet,resmi belgede sahtecilik HÜKÜM Sanıklar ... ve ... Beraat Sanık ... Beraat, Mahkumiyet Sanık ... Mahkumiyet I Sanık ... müdafiinin temyiz itirazlarının incelenmesinde; Sanık müdafiinin tarihinde usulüne uygun tebliğ edilen hükmü, 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK'nun 310. maddesinde öngörülen bir haftalık yasal süre geçtikten sonra tarihli dilekçe ile temyiz ettiği anlaşıldığından, temyiz isteminin 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK'nun 317. maddesi uyarınca REDDİNE, II Katılan vekilinin sanık ... hakkında resmi belgede sahtecilik suçundan kurulan beraat hükmüne yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinde; Yüklenen suçun yasal unsurları itibariyle oluşmadığı dosya içeriğine uygun şekilde gerekçeleri gösterilerek mahkemece kabul ve takdir kılınmış olduğundan katılan vekilinin, yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle hükmün ONANMASINA, III Sanıklar ... ve ... hakkında kurulan beraat hükümlerine yönelik katılan vekilinin ve sanıklar ... ve ... hakkında vergi usul kanununa muhalefet suçundan kurulan mahkumiyet hükümlerine yönelik ... ve ... müdafilerinin temyiz itirazlarının incelenmesinde; Tekerrüre esas sabıkası bulunan sanıklardan ... hakkında, 58. maddesinin uygulanmaması isabetsizliği aleyhe temyiz olmadığından bozma sebebi yapılmamıştır. 1 Sanıklardan ... ve ... hakkında sahte belge düzenlediği iddiasıyla kamu davası açılmışsa da; sanıklara yüklenen eylemin 213 sayılı Vergi Usul Yasasının 359/b-1. maddesinde tanımlanan bu suç nedeniyle verilmiş bir mütalaa bulunmadığı görülmekle, öncelikle durma kararı verilip, 213 sayılı yasanın 367. maddesi gereğince dava şartı olan mütalaanın verilip verilmeyeceği sorularak sonucuna göre sanıkların hukuki durumunun belirlenmesi gerekirken, yargılamaya devam olunarak yazılı şekilde hüküm kurulması; 2 Sanıklardan ...'ın üzerinde ve ikametinde yapılan arama sonucunda ele geçen faturalar nedeniyle tüm sanıklar hakkında sahte fatura düzenlemekten kamu davası açılmışsa da; dosyanın incelenmesinde, soruşturmanın ...'ın para karşılığı fatura sattığına ilişkin ihbar telefonuyla başladığı, bunun üzerine... Emniyet Müdürlüğü tarafından Cumhuriyet savcısından ...'ın üzerinde ve ikametgahında arama talep edildiği, Cumhuriyet savcısının oluru ile arama yapıldığı ve suça konu faturalara ulaşıldığı anlaşılmuştır. 5271 sayılı CMK’nın 116 ve devamı maddelerinde “arama ve elkoyma” işlemine dair usul ve esaslar düzenlenmiş ise de 213 sayılı Vergi Usul Kanunu'nun 359. maddesindeki suçlar yönünden anılan Kanun'un 142 ve devamı maddelerinde aramanın usul ve şartları ayrıca hükme bağlanmıştır. Buna göre vergi kaçırıldığına delalet eden emarelerin bulunması halinde, vergi incelemesi yapmaya yetkili olanlar, arama yapılmasını gerekli kılan bir yazıyla sulh ceza hâkiminden talepte bulunacak, arama kararının verilmesi halinde de, arama işlemi genel kolluk görevlilerince değil, vergi inceleme elemanları tarafından gerçekleştirilecektir. VUK'nın 147. maddesinde, “bu bölümde açıkça yazılı olmayan hallerde Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu'nun arama ile ilgili hükümlerinin uygulanacağı"nın belirtilmesinden maksat, bu Kanun'un aramaya ilişkin 142-146. maddelerinde açıkça düzenlenen konularda bu hükümlerin, açıkça düzenlenmeyen konularda ise CMK hükümlerinin uygulanmasının sağlanmasıdır. Genel hükümlere tabi bir suç ihbarı üzerine, delil elde edilmesi amacıyla CMK uyarınca yapılan arama işlemi sırasında, vergi suçunun da işlendiğini gösteren delillerin bulunması veya VUK'nın 147. maddesi hükmü karşısında, vergi suçuna ilişkin olmasına rağmen gecikmesinde sakınca bulunan hâllerin varlığı halinde, CMK hükümlerine göre arama işlemi yapılabilir ve bu şartlarda yapılan arama sonucunda elde edilen deliller hukuka uygun kabul edilebilir ise de VUK’nın 359. maddesi kapsamındaki doğrudan bir suç soruşturmasında arama kararı ve aramanın gerçekleştirilmesi işleminin VUK hükümlerine göre yapılması gerekir. Aksi halde elde edilecek delil hukuka aykırı olacağından, hükme esas alınamayacaktır. O halde somut olayda VUK’nun 359. maddesi kapsamında olan sahte fatura ticareti yapıldığı tespit edilerek, bu suçun delillerinin elde edilmesi amacıyla arama yapıldığı anlaşılmakta ise de, bu arama VUK’nun 142. maddesindeki özel hükümlere uygun olarak gerçekleştirilmediğinden hukuka aykırıdır. Ayrıca, bu yöntemle elde edilen fatura ve diğer deliller hükme esas alınarak sanıkların mahkumiyetine karar verilirken, CMK’nun 230/1-b madde ve bendi uyarınca hükmün gerekçesinde “delillerin tartışılması ve değerlendirilmesi, hükme esas alınan ve reddedilen delillerin belirtilmesi; bu kapsamda dosya içerisinde bulunan ve hukuka aykırı yöntemlerle elde edilen delillerin ayrıca ve açıkça gösterilmesi” gerektiği de gözetilmemiştir. Gerekçeli kararda gösterilen esaslı deliller arasında, vergi tekniği ve vergi inceleme raporları, mahkumiyete esas alınmış ise de, VUK hükümleri gözetilmeden, dolayısıyla hukuka aykırı arama el koyma sonucunda elde edilen deliller üzerinden harekete geçilerek düzenlenen vergi tekniği ve vergi inceleme raporları mahkumiyete esas alınamaz. Bu itibarla; sanığın evinde hukuka aykırı olarak gerçekleştirilen arama işleminde elde edilen maddi deliller ile buna dayanılarak düzenlenen vergi inceleme raporları esas alınarak yazılı şekilde sanıklar ... ve ...'in mahkumiyetine kararı verilmesi 3 Kabule göre de; a Sanıklardan ... hakkında, 2005 takvim yılında sahte fatura düzenlemekten dolayı ... 2. Asliye Ceza Mahkemesi'nin 2007/812 Esas sayılı dosyası ile yargılama yapıldığı ve sanığın mahkum olduğu dosya içerisindeki bilgi ve belgelerden anlaşılmış olup, mükerrer yargılamaya sebebiyet verilmemesi bakımından, anılan dava dosyası celp edilip incelenerek açılan davanın mükerrer olup olmadığının o dosyadaki delillerin bu dosyanın delili niteliğinde olup olmadığının belirlenmesi, bu davayı ilgilendiren bilgi ve belgelerin onaylı örneğinin denetime olanak sağlamak amacıyla dosyaya eklenmesi gerektiği gözetilmeden eksik inceleme ile karar verilmesi; b 2005 takvim yılında sahte fatura düzenleme suçu için suç tarihi gözetildiğinde lehe yasa değerlendirmesi yapılmaması ve suç tarihinde yürürlükte bulunan 213 sayılı Yasanın 359/b-1. maddesinde öngörülen 18 aydan 3 yıla kadar hapis cezasından teşdiden üst sınırdan mı, yoksa tarihinde yürürlüğe giren 5728 sayılı Kanunun 276. maddesi ile değişik 213 sayılı Yasanın 359/b-1. maddesinde öngörülen 3 yıldan 5 yıla kadar olan hapis cezasından dolayı alt sınırdan mı ceza verildiğinin anlaşılamaması nedeniyle gerekçeden yoksun şekilde hüküm kurulması, Yasaya aykırı c Anayasa Mahkemesi'nin, TCK’nın 53. maddesine ilişkin olan, 2014/140 esas ve 2015/85 karar sayılı iptal kararının gün ve 29542 sayılı Resmi Gazetede yayımlanmış olmasından kaynaklanan zorunluluk, Bozmayı gerektirmiş, katılan vekilinin, ... ve ... müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükümlerin bu sebeplerden dolayı 6723 sayılı yasayla değişik 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK'nun 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, gününde oybirliği ile karar verildi. Rahmi Ofluoğlu Avukat Biz Hukuk Son Güncelleme 1532 haber 137185 false Üye Girişi
Gelir ve kurumlar vergisi mükellefiyetinde vergiye tabi faaliyetlerin sürdürülmesi mükellefiyet tesisini icap ettirmektedir. Vergi mükellefiyeti Anayasal bir hak olup, bu hak mükelleflerin gelir getirici faaliyetlerini vergi dairelerine bildirmeleri ile ortaya çıkmaktadır. Gelir getirici bir faaliyeti olan şahıs bu faaliyetini vergi dairesinin ıttılası dışında bırakmış olması bu kişinin mükellef olmayacağı anlamına gelmez. Vergi daireleri mükelleflerin vergi sicil kayıtlarını resen silemezler. Bu konuda somut bir tespit yapılmadan veya vergi inceleme raporu ile durum tespit edilmeden veya sahte veya yanıltıcı fatura düzenlediği hakkında inceleme raporu bulunmayan kimselerin vergi kayıtları otomatik olarak silinemez. Esasen, sahte fatura düzenlendiği hakkında herhangi bir yargı kararı olmadan bir mükellefin idari görüşlere göre vergi kaydı silinmemesi gerekir. Bilindiği gibi, vergi daireleri 213 sayılı VUK’nun 160. maddesine göre işi bırakma bildiriminde bulunmayan bir mükellefin işi bıraktığı konusunda tespitler yapması halinde mükellefiyet kayıtlarını resen silebilmektedir. Yine aynı şekilde mükellefin adresinde yapılan yoklama işlemleri sonucunda adresinde bulunmadığı tespit edilmesi durumunda vergi daireleri resen mükelleflerin sicil kayıtlarını silebilmektedirler. [1] Mükelleflerle ilgili vergi dairelerinin resen mükellefiyet kaydını silmeleri konusunda 213 sayılı VUK’nunda 5228 sayılı yasanın 6. md hükmü ile önemli düzenlemeler yapılmıştır. Buna göre vergi daireleri adresinde bulunamayan mükelleflerle ilgili olarak resen vergi kayıtlarını silebilmektedir. Aynı mükellefin bir başka adreste faaliyette bulunması durumunda bu takdirde mükellefiyet kaydı yeni adreste devam ettirilecektir.[2] Yaşanan uygulamalarda, daha çok sahte veya muhteviyatı itibarıyla yanıltıcı belge düzenleyen mükellefler konusundan vergi daireleri bu durumu önlemek amacıyla bir dizi yetkiler almış bulunmaktadır. Şu halde 213 sayılı VUK’nun 160. maddesine 5228 sayılı yasa ile eklenen hüküm gereğince; a Sahte belge düzenlemek amacıyla mükellefiyet kaydı açtıran mükelleflerle ilgili vergi daireleri resen bu mükellefiyeti sonlandırabilmeleri için mutlak surette bir vergi inceleme raporu ile bu mükellefiyet kaydını ancak terkin edebileceklerdir. b Yine adresinde bulunmayan veya bir başka adrese nakil olduğu halde bu durumu vergi dairesine bildirmeyen mükelleflerle ilgili resen terk işlemi yapılabilir. c Anonim veya limited şirketlerde şirket tüzel kişiliğinin adresinde bulunmaması durumunda veyahutta şirket ortak veya müdürlerine ulaşılmaması halinde bu şirketler vergi daireleri tarafından mükellefiyet kayıtları resen silinebilir. d Adresinde bulunmayan şirketlerle ilgili olarak sahte fatura düzenlediği konusunda somut tespitlerin olması durumunda bu şirketlerin mükellefiyet kayıtları ancak vergi incelemesi sonucunda inceleme elemanları tarafından düzenlenecek raporlarla mükellefiyet kayıtları ancak sonlandırılabilir.[3] e Ortada vergi incelemesi yokken hiçbir şekilde hiçbir şirketin vergi kaydı sonlandırılamaz. VEDOP ekran kaydı silinemez. f Öte yandan, 6455 sayılı Kanun ile 213 sayılı VUK mad. 153/A maddesi ile teminat hükmü getirilmiştir. Buna göre; sahte belge düzenlemek amacıyla mükellefiyet tesis ettirdiği ve mükellefiyet kaydının devamına gerek görülmediği haklarında düzenlenen vergi incelemesine yetkili olanlarca düzenlenen raporlar gereğince bunların tekrar ergi kaydı açtırabilmeleri için teminat istenmektedir. Uygulamada vergi daireleri adresinde bulunmayan ya da o anda “yoklama memurları” tarafından yoklama sırasında bulunmayan mükelleflerin bu yoklama işlemlerinin en az 2 kez farklı tarihlerde takip edilmesi gerekmektedir. Buna rağmen, adresinde bulunmayan mükelleflerle ilgili sahte belge düzenlediği konusunda vergi inceleme raporu bulunmayan mükelleflerin mükellefiyetleri resen silinemeyecektir. Gayrifaal ve adresinde bulunamayan şirketler ise geçici olarak mükellefiyet kayıtları kapatılabilir. Bu mükelleflerin herhangi bir şekilde ortaya çıkması halinde düzenlenecek yoklama fişleri ile tekrar mükellefiyet kayıtları açılacaktır. Öte yandan, uzun zamandan beri faaliyeti olmayan, içi boş gayrifaal şirketler bir şekilde fesh ve tasfiye hükümlerine göre tasfiye edilmeleri halinde vergi kayıtları yeniden açılacaktır. Vergi daireleri uygulamada adresinde bulunmayan şirketler için vergi incelemesine sevk işlemi yapmak suretiyle aynı anda da mükellefiyet kayıtlarını kapatmaktadırlar. Bu aşamada mükellefin bağlı olduğu meslek kuruluşuna hiçbir şekilde bilgi verilmemekte ve ilgili oda ile yazışma yapılmamaktadır. Oysaki, 213 sayılı VUK’nun 160. maddesinin 3. fıkrası değiştirilmiş olup, maddenin sonuna eklenen yeni fıkra ile adresinde bulunmayan şirketler hakkında sahte fatura düzenlediği konusunda bir tespit bulunması halinde durum bir vergi inceleme elemanı raporu ile bu mükelleflerin vergi kayıtları terkin olunmaktadır. Uygulamada bu madde hükmü vergi daireleri tarafından yanlış tatbik edilerek pek çok iyi niyetli mükellef hakkında yanlış kanaatler nedeniyle bu mükelleflerin vergi kayıtları sonlandırılarak çeşitli mağduriyetlerin ortaya çıkmasına neden olmaktadır. Ortada herhangi bir vergi inceleme raporu bulunmazken mükelleflerin sahte fatura düzenledikleri iddiasıyla mükellefiyet kayıtların tek taraflı silinmesi hukuka uyarlı bir uygulama olamaz. [4] Bazı vergi daireleri tarafından mükelleflerin sicil kayıtları resen silinebilmekte, daha sonra mükelleflerin müracaatı üzerine yeniden bu kayıtlar açılabilmektedir. Arada geçen kapalı dönem tarihleri için vergi daireleri ileride vergi beyannamelerinin verilmesini talep ederek, bu beyannamelerin tamamlanması istenilmektedir. Bu aşamada geriye doğru verilen beyannameler için özel usulsüzlük cezaları kesildiği görülmektedir. Kanımızca, mükellefin vergi kayıtlarının kapalı olduğu dönemlerdeki beyannameler için özel usulsüzlük cezası kesilmesi yasal ve hukuka uyarlı bir uygulama olamaz. [5] Vergi dairesi tarafından vergi kaydı resen silinen mükelleflerin bu konuda idari yargıda dava açarak haklarını geri elde etmeleri veya kapanan vergi kayıtlarını yeniden açtırma olanakları mevcuttur. Bu konuda vergi kaydı silinen mükellefler işbu durumun kendilerine yazılı olarak tebliğ edildiği tarihten itibaren 30 gün içerisinde ilgili vergi mahkemesinde yürütme durdurma talepli iptal davası açmaları mümkündür.[6] - [1] 213 sayılı VUK md. 160 [2] Bu konuda Maliye Bakanlığı tarafından yayınlanan iç genelgeler için bkz. 2000/12 iç genelge, yayım tarihi 29/10/2000’dır. Yine aynı şekilde 2004/13 sayılı ve 2009/3 sayılı iç genelgeler incelenmelidir. [3] Vergi Daireleri Uygulama İç Genelgesi 2009/3. bu genelgeye göre daha önce mükellefiyet kaydı terkin edilen mükelleflerden tasfiyeye girdikleri öğrenilenlerin mükellefiyet kayıtları tasfiyeye girilen tarih olarak tesis edilmesi yolunda işlem yapılması uygulamada sorunlara neden olmaktadır. Özellikle, geçmiş 5 yılla ilgili beyanname verilmediği iddiasıyla e-beyan özel usulsüzlük cezaları ve takdire dayalı KDV, gelir, kurumlar ve stopaj tarhiyatları mükellefleri cezalandırmaktadır. [4] Yargıya intikal eden bir olay hakkında şirketin vergi kaydının vergi dairesi tarafından tek taraflı silinmiş olması ile beraber ticaret sicilinde ve ticaret odasında kaydı açık olan şirkete geçmişe yönelik Ba ve Bs beyannamesi vermemesi nedeniyle her ay ve dönem için TL özel usulsüzlük cezası kesilmiştir. Yapılan cezalı tarhiyat için açılan dava nedeniyle verilen kararda 2006 ila 2010 yıllarına ilişkin Ba-Bs formlarının elektronik ortamda süresinde vermeyen mükellefe kesilen cezalar 2009/8 ve sonraki dönemlere ilişkin ise yazılı bildirim koşulu aranmadığından, bu dönemlere ilişkin Ba-Bs formlarının verilmediğinden bahisle kesilen cezaların tahsili amacıyla düzenlenen ödeme emrinde hukuka aykırılık görülmemiştir. Bkz. İzmir 2. Vergi Mahkemesi kararı, gün ve E2011/1484-K2011/2129 sayılı kararı. [5] Yüksek mahkeme Danıştay tarafından verilen kararlarda elektronik beyanla ilgili kesilen cezalar 2009 yılının 8. ay ve sonraki dönemlere ilişkin cezalar kaldırılmıştır. Çünkü yazılı bildirim şartı aranmadığından dolayı 2009 ve 8. aydan önceki dönemlerde kesilen cezalar kaldırılarak terkin edilmektedir. Bkz. Danıştay 3. Dairesinin gün ve E2010/101-K2011/903 sayılı kararı ve gün ve E2010/903-K2011/1006 sayılı kararları da bu yöndedir. [6] 2577 sayılı İYUK, md. 7
vuk 359 b yargıtay kararları